Çeviri

Translate

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Hamilelik Günlüğüm Part 3



Hayatımdaki en keyifli fiziksel şiddeti yaşıyorum... Bir kadının maruz kalabileceği en güzel şiddet evladının sayısız tekmeleriymiş meğer 21.hafta öncelikle bunu öğretti bana :) Bazı günler bazı zamanlarda hareketini az ya da hiç hissetmediğimde duyduğum endişeyi tarif etmem çok zor... Eşim saçmalamamam konusunda beni uyarsa da annelik iç güdüsü çok fena bir şeymiş :(

2.trimestier gerçekten hamileliğin balayı sayılıyormuş her geçen gün büyüyen göbek, sayısız tekme, enerji patlaması, iştah açıklığı vs. O yüzden hafta hafta yaşadıklarımı anlatmak yerine genel anlamda neler yaşıyorum onlardan bahsedeceğim...

2.trimestier'ın benim için zor geçen kısmı hamilelik diyeti yapmam oldu doktorum hızlı kilo alımımı durdurmam gerektiğini söyledi zaten kilolu hamile kalmıştım ilerleyen zamanlarda hem bende hem bebekte ciddi sorunlar yaşamamak adına boğazımı tutmalıydım... yaptım, başarılı da oldum :) 6 buçuk ayda 6 kilo... doktorumdan aldığım takdirle yoluma devam ediyorum... toplamda 10 kiloyla kapatma gayretindeyiz bakalım... 

Yine bu haftalar arasında Ediz'e detaylı ultrasonla bakıldı... ciğerleri kalbi damarları kısacası tüm organları tek tek incelendi safra kesemiz olması gerekenden biraz büyük ama olsun nazar boncuğumuz olsun bu da... Gelişimi ilerden gidiyor... Annesi olarak bana yapılacak testlerde tamamlandı bu haftalar arasında... Toxoplazma, kan uyuşmazlığı, TSH ve şeker yüklemesi testlerinden başarıyla geçtim :)

Doğum öncesi hazırlıklarımızı da bu haftalarda biraz arttırdık... Fazla ağırlaşmadan ve sıcaklar çok bastırmadan evi baştan sona boya badana yaptırdık mesela... Babası yatağını kurdu... Ufak ufak alınması gerekenleri alıyoruz... Hastanede dağıtılacak hediyeliklerin siparişini verdik... Önümüzdeki günlerde büyük bir e-bebek ziyaretimiz olacak... İşte bunlar çok ama çok heyecan verici :)



Peki ben ne gibi değişiklikler yaşıyorum? Gerek fiziksel gerek ruhsal olarak büyük oranda kendimi iyi hissediyorum... Hamileliğin tuzu biberi bazı sıkıntılarım oluyor tabi... Tansiyon düşüklüğü, bel ağrısı, ayaklarda şişmeler... E o kadarda olsun değil mi? Can taşıyoruz içimizde :) Bedenimdeki gelişmeler ilk başlarda biraz moral bozukluğu yaşatsa da sonrasını düşününce hemen kendime getirdi beni... Çatlaklarım oldu göğüslerimde, bacaklarımda, belimde... Ama göbeğimde hiç olmadı mesela... kendime fazla olmamak kaydıyla en azından son iki ayı rahat geçireceğim bir kaç parça hamile kıyafeti aldım... Onların içinde kendimi çok sevimli görüyorum :) 

Son olarak aşırı rüya görür oldum... Bol bebekli, hastaneli, doğurmalı falan :) bakalım ilerleyen günlerde bizi neler bekliyor olacak...




Sevgiler...

28 Mayıs 2017 Pazar

Hamilelik Günlüğüm Part 2

Notlarımı biriktire biriktire kaldığım yerden devam ediyorum... Siz bu yazıyı okurken ben 22. haftamın tadını çıkarıyor olacağım ;)



13.hafta gelip çattı herkesten duyduğum o meşhur ikili test zamanıydı işte... Tabi bir de cinsiyet heyecanımız vardı... Bir ihtimal belli olabilir demişti doktorumuz yanılma payını üstüne koyarak tabi... Karı koca tıpış tıpış gittik doktora önce muayene oldum... "Hmmm o da ne burada bir çıkıntı görüyorum dedi doktor" yaniiii dedik yanisi ERKEK dedi :) karmakarışık duygular beynime yüreğime o an oturdu işte... Muayene bitti yüzümüzde garip bir tebessüm :) sıra ikili teste gelmişti testin sonucunu iki gün sonra alacaktım geçmezdi bana saatler... Öyle böyle o da geçti çok şükür ve sonuç gayet temiz çıktı... Oğlumuz bu test sonucuna göre son derece sağlıklıydı... 

14. Haftamda doktorumunda onayıyla hamile pilates ve yogasına başladım daha önce gittiğim pilates eğitmenimle devam ediyorum... Nasıl büyük bir rahatlık size anlatamam... Eğer imkanınız varsa deneyin ve farkı görün derim... bunun dışında bol bol yürüyüş ve sağlıklı/düzenli beslenmeyle yoluma devam ettim... 


15. ve 16.haftalar deyim yerindeyse balayı tadında geçiyor şikayetler azalıyor hatta hiç kalmıyor... Karın şişiyor ve bir eliniz hep onun üstünde oluyor... Ara ara kaşıntılar oluyor ki ben de biraz erken başladı... Vücudum çatlamaya meyilli :( ben doktorumun isteği doğrultusunda kontrollerime 3 haftada bir gidiyorum... 16.hafta kontrolümde bebeğimizin cinsiyeti artık resmen kesinleşti ve yanılma payım 0 diyen doktorumuz ERKEK olduğunu fotoğrafla belgeledi :) biz zaten bir önceki kontrolden kendimizi şartladığımız için hemen ismine karar verdik ve onu ismiyle sevmeye başladık :) İsmi merak edenler için söyleyeyim EDİZ efendim :) Değerli,yüce insan demek... İsmBiu narle yaşa canım OĞLUM... Heee unutmadan bu hafta itibariyle içtiğim iki vitamine ek olarak demir ve kalsiyum hapına da başladım...  

17. ve 18.hafta benim için son derece heyecanlıydı çünkü bir kaç kere #minnakkuzuediz beyin titreşimlerini hissettim :) artık ona daha çok bağlandığımı hissediyorum... Bu hafta reflü şikayetlerim özellikle geceleri baş göstermeye başladı ne yapacağımı şaşırdım resmen :(


19.hafta doktor kontrolümde doktorumdan reflümü rahatlatmak için yardım istedim... Kendisinin önerisiyle Gaviskona başladım... Sürekli değil sıkıntı yaşadığımda içiyorum... Oğlumun küçük küçük çırpınışlarını artık daha kuvvetli hisseder oldum... Onun bedenimde her geçen gün daha da büyüdüğünü geliştiğini hissetmek... Aman Allah'ım tarifsiz bir mutluluk yaşatıyor oğlum bana... 20. haftamın sonuna doğru baktım ki toplamda 3 kilo almışım... Bu benim için büyük başarı :)  Sırt ve bel ağrılarımın gece uykusuzluklarımı etkilemesi dışında şunu belirtmeliyim ki hamileliğin 2.trimestr denen kısmı hayli keyifli dostlar... Merak etmeyin çok eğleneceksiniz ;)

                                                                                      
                                                                     
                                 Önceki yazılar: (Hamilelik Günlüğüm Part 1)

21 Mart 2017 Salı

Hamilelik Günlüğüm Part 1

                                                    (5.hafta - 12.hafta)


Aman allahım hamileyim... Çok şükür deyip etrafa gülücükler saçarken bir sabah uyandığımda her şey değişti... Midem bulanmıyor ama oyuluyordu deli gibi şiş hissediyordum kendimi göğüslerime değil el sürmek bir şey değmesine tahammülüm yoktu... Kafamı kaldıracak halim yok gözümden uyku akıyor... Bana neler oluyordu böyle? Sadece hamileydim halbuki... 

Doktora gitmeme bir hafta vardı. Bir şeyler yapmalıydım... Okudum araştırdım izledim danıştım... SONUÇ: hamilesin ve bunlar olası yaşaman gereken ve bir süre daha yaşayacak olduğun fiziksel değişim ve oluşumlar oldu. 

İçimdeki yaramaz varlığını ilk böyle hissetirmeye başlamıştı işte... Sütümden önce yavaş yavaş enerjimi emip kendini büyütmeye çalışıyordu... Olsundu feda olsundu ona :)

Yaşadığım sıkıntıları birer birer not etmeye başladım... Kafamda deli sorular vardı doktorumu biraz sıkıtacaktım... 

1- Bu süreçte ritim bozukluğu/taşikardi rahatsızlığım beni ve bebeğimi ne derece etkileyecekti?
2- Kronik kabızlığım var ve daha şimdiden olumsuz ölçüde etkilenmeye başladım ne yapmalıydım?
3- Kabızlığa bağlı olarak çok sevmeme rağmen süt tüketemiyorum bu durum bebeğimi ve beni çok etkiler mi?

:( gibi gibi

5.haftanın sonunda doktoruma gittiğimde ki bu sefer eşim yanımdaydı... İlk önce bebeğimizin kalp atışını duymak için ultrasona girdim :) işte o an tam anlamıyla bombastik bir olaydı arkadaşlar... Yaşayan bilir... Arzular duygular karı koca yine şelale oldu tabi... Pıtı pıtı bir yürek atıyordu içimde... Mucize gerçekleşmeye devam ediyordu... 

Muayene sonrası doktorumla yaptığım detaylı konuşmalar sorularıma aldığım cevaplar ve eksik test listemle birlikte not defterimi cantama koyup evimin yolunu tuttum... 

Hala cümle aleme duyurmuş değilim... Ağzımı sıkı tutcam diye büyük çaba sarfediyorum... Bilenler 12. Haftaya kadar bekle diyolar bu durumda daha 3 hafta var :(

Dayanabildim mi tabi ki hayır :) 10. Haftamda duymayan kalmadı hamiş olduğumu... Ohhh beee!!! üstümden büyük bir yük kalktı... 10. Hafta kontrolümde doktorum her şey harika görünüyor deyip ilk renkli resmini çektikten sonra derin bir nefes aldım ve yine şükrettim...


11. Hafta bir önceki haftalara göre daha rahat ama biraz da stresli geçti... Bir sonraki kontrolüm 13.haftada olacak ve o gün tarama testlerim yapılacak ve belki bir ihtimal cinsiyetini öğreneceğim... İster istemez biraz endişe dolu ve fazlasıyla merak içerisindeyim...

Ve 12.hafta... Göğüs ağrılarım ve halsizliğimin dışında beni üzen yoran şikayetlerim olmadı çok şükür... Elimden geldiğince bugünlerin tadını çıkarmaya gayret gösteriyorum... Dilimdeki tek dua ise "Sağlıkla dünyaya gel meleğim... Bizi seçtiğin için teşekkür ederiz..."


Sevgiler

6 Mart 2017 Pazartesi

Gerçekleşen Rüyam "UĞUR BÖCEĞİM" :)

Eveeeeeet.... Bundan tam 1 sene önce bir hayalimden, eşimle birlikte gerçekleştirmeyi umduğumuz planlarımızdan, kısacası artık anne olmak isteğimi 'çift çizgi öncesi' ve 'en heyecanlı planlama' adlı iki yazımda belirtmiştim... Yaşadıklarım gösterdi ki plan yapmak güzel şey ancaaaaak gerçekleştirmek sanıldığı kadar kolay olmuyormuş... Geçen sene haziran ayı gibi planladığım hamilelik işini öncelikle maddi sıkıntılarımızdan ötürü ertelemek zorunda kaldık... Bu süre zarfında ben reformer pilatese ağırlık verdim ve toplamda 12 kilo verip ciddi oranda sıkılaştım... Sonra ne mi oldu? Önce bileğimdeki kist ardından boynumdaki sakatlığım nedeniyle sene sonuna doğru spora ara vermek zorunda kaldım... Eee doğal olarak ideal kiloma tabi ki ulaşamadım... Hayaller ve hayatlar yüzüme adeta bir tokat gibi yine çarpmıştı... Yılbaşından sonra eşimle oturduk konuştuk... Sıkıntılarımız az da olsa hafiflemişti ve biz çocuk işini erteledikçe daha iyiye gitmeyecektik... Benim kilo verme işim tamamen durmuştu ne yapsam kar etmiyordu yapar mıyız yapamaz mıyız derken sonunda karar verdik ve tamam dedik yavaş yavaş deneyelim bakalım... Peki yavaş mı oldu gerçekten? Hayııııır!!!! Tahminimizden çok daha kısa bir sürede gerçekleşti rüyamız... HAMİLEYDİM işte :) ve üzülerek ve utanarak söylüyorum ki 80 kiloyla hamile kaldım :( 




1 gün gecikme 2 gün gecikme 5 gün gecikme derkeeen dayanamadım girdim eczaneye iki farklı test aldım eve geldim soluğum kesilmeden tuvalete daldım resmen... Testi yapmamla çift çizginin görünmesi bir oldu... Hadi canım dedim ikincisini de yaptım ayy o da çift çizgi... Başladım ağlamaya.. Eşim de o sırada ev süpürüyor :) gittim yanına 'hamileyim sarıl bana' dedim... Gülmek ağlamak sarılmak öpüşmek hepsi birbirine karıştı... Arzular duygular şelale oldu resmen... Bizim için müthiş bir macera başlıyordu... İlk işim doktor aramak oldu ki düzenli gittiğim bir kadın doğum uzmanı yoktu... Özel sağlık sigortam olduğu için kafamda iki hastane vardı öncelikle ikisininde internet sitelerini ziyaret edip kadın doğum uzmanlarını araştırdım yorumlara forumlara bloglara baktım ve sonunda birinde karar kıldım... Aradım en yakın tarihe aldım randevumu... Aniden gelen cenaze haberimiz nedeniyle eşimle gitmeyi planladığımız o gün görümcem(bu kelimeden her ne kadar hoşlanmasam da) Esra'yla gittik... İlk izlenim çok çok iyiydi... Hamileliğimin başında olduğumdan vajinal ultrasonla ilk muayenemi oldum...

Bu noktada belirtmek isterim ki vajinal ultrason sanıldığı kadar korkutucu, acı veren bir şey değilmiş... Muayene esnasında doktorum keseyi gösterdi ve ilk etapta her şeyin çok normal olduğunu kesenin düzgünlüğünü rahime yerleşim yerinin gayet iyi olduğunu söyleyip bazı testler yaptırmamı istedi... Bir sonraki randevumuzda test sonuçları üzerinde konuşup bebeğimizin kalp atışlarını dinleyecektik... İlk fotoğrafını elime aldığımda işte benim UĞUR BÖCEĞİM dedim ve bizi seçtiği için ona teşekkür ettim...

Son olarak belirtmeden geçemeyeceğim; doktorumun bu noktadaki yaklaşımı beni ayrıca çok ama çok mutlu etti... Bana 'hadi hamilesin güle güle' demek yerine yaşayabileceğim olumlu olumsuz sonuçları anlatarak motive etmeye rahatlatmaya çalıştı... Sonuçta her hamilelik riskliydi ve ben de önümüzdeki süreçte bu risk grubu içerisinde olacaktım...

Daha başka neler yaşayacaktım? Yaşatacaktım? Nasıl bir süreçti beni bekleyen?... Hepsi bir sonraki yazı da 'HAMİLELİK NOTLARIM PART 1' de olacak... 


Sevgiler...

28 Kasım 2016 Pazartesi

PIRASA ÇORBASI (ŞİFA NİYETİNE)

Taptaze yemyeşil pırasaları görünce elim midem dur durak bilmiyor maalesef :) Muska dolmasından sonra çocukluğumun efsane lezzeti "Pırasa Çorbası"nı yaptım, yedim, yedirdim :) İçinde kırmızı (salça) ve et olmayan yemeklere yemek demeyen eşim bile kelimenin tam anlamıyla bayıldı :) Öyle ki; "Misafirlere mercimek çorbası yapacağına otur bundan yap" dedi (utanan maymun emojisi olsaydı keşke)


Bu tarifi canım annem kışın hasta olduğumuzda yapardı içine bol karabiber katar bolca limon sıkar sıcak sıcak içerdik :) Hey gidi günler heeeey!!! (#zalimsinzaman) Yıllardır içmediğim bu çorbayı bir cesaretle "Bu zamana kadar neden yapmadım acaba?" diye diye pişirdim valla... Neticede çocukluğumun lezzetine ve kokusuna yıllar sonra kavuştum... Ve annemin elinin lezzetini aldığımı tescilledim :)

MALZEMELER:   

* 3 adet pırasa (ince ince doğranmış)
* 1 adet orta boy soğan (yemeklik doğranmış)
* 1 adet patates (rendelenmiş)
* 1 adet havuç (rendelenmiş)
* 2 yemek kaşığı pirinç (iyice  yıkanmış olsun...ben pilavlık baldo kullandım)
* 1 yemek kaşığı un
* Tuz

YAPILIŞI:

Çorbamızı pişireceğimiz tenceremize unu ve takriben 4-5 su bardağı suyu koyup çırpıcıyla karıştırarak unu açıyoruz... Ocağın altını yakıp suyu kaynamaya bırakıyoruz... Diğer tarafta soğanı yemeklik kıyıp, patates ve havucumuzu rendeleyip pırasalarımızı ince ince doğruyoruz...



Kaynayan unlu suyumuza soğan-patates-havuç ve pırasaları sırayla ekleyip kaynayana kadar harlı, kaynadıktan sonra kısık ateşte on dakika pişiriyoruz... On dakikanın sonunda pirinci ve tuzunu ilave edip pirinçler uzayana kadar pişirmeye devam ediyoruz... Pirinçlerin uzayıp pırasaların piştiğinden emin olduktan sonra çorbamızın altını kapatıyoruz...

Hepsi bu :) Sebzeler ağza gelmesin derseniz blender kullanabilirsiniz :) Çorbanın kıvamı koyu oldu derseniz sıcak su ekleyerek istediğiniz kıvama getirebilirsiniz ;) Çorbaya su ekledim fazla oldu derseniz cam olmayan herhangi bir kaba ya da kilitli poşetlere koyarak buzluğa kaldırabilir ilerleyen zamanlarda kullanabilirsiniz :) Bu noktada buzluktan çıkardığınız çorbanızı bir gün önce geceden ya da sabah erkenden çözdürüp öyle ısıtmalısınız ;) Son olarak servis ederken ya da kendiniz içerken mutlaka karabiber ve bol limon kullanın :) Emin olun pişman olmayacaksınız ;) Şimdiden deneyen ve beğenen herkese afiyet bal olsun :)
                                                                                                                            
                                                                                                                            Benzer yazılar
                                                                                                                            *** Pırasa Dolması

Sevgiler...



20 Kasım 2016 Pazar

MANGALA...(SİZ DE OYNAYIN)

Bugün size 7'den 70'e herkesin ilgisini çekebilecek müsmithiş bir oyundan bahsetmek istiyorum... MANGALA... İçinizde mutlaka bu oyunu bilenleriniz vardır... Bilmeyenler için kısacık bir ön bilgi vermek isterim...
Mangala oyununun tarihi; Sakalar, Hunlar ve Göktürkler dönemine dayanıyor. Mangala Oyunu tarih boyunca kumar amaçlı olarak oynanmamış... Yabancı seyyahlar, zamanında Türklerin bu oyunu saatlerce hiç tartışmadan zevkle oynadıklarını ve asla parayla oynamadıklarını seyahatnamelerinde anlatmışlar... Dünyanın farklı ülkelerinde mangala türü oyunlar oynanmakta ancak Türk Mangalasını diğer mangala oyunlarından ayıran bazı özellikler bulunuyormuş. Diğer mangala türlerinde taşlar genelde “tohum” adını almakta, taşları hareket ettirme ise “tohum saçma” olarak ifade edilmekteymiş. Bu da o kültürlerin ziraatçı bir toplum olduklarını gösteriyormuş. Oysa Türk Mangala’sında taşlar “asker” olarak görülmekteymiş ve “hazine” olarak aktarılan bölüme Türkler “karargâh” demişler; bu da oyunun bir çiftçilik oyunu değil, savaş oyunu olduğunu ortaya koyuyormuş.
Türk Mangala’sının bir diğer farkı da alınan taşların bir tanesinin kendi otağına, yani kuyusuna bırakılmasıdır. Diğer mangala oyunlarında kendi kuyusuna taş bırakma olayı yoktur. Mangala’da kendi kuyusuna bir taş bırakma kuralı, Türk sosyal hayatındaki baba ocağına sahip çıkma geleneğinin bir tezahürü olarak görülüyormuş. Taş kazanmak için rakibin taşlarını çift yapma kuralı ise Türk inanç ve devlet sistemi tarihindeki ikili anlayışı sembolize etmekte ve Türklerin geleneksel dünya görüşüne uygun düşmekteymiş. 
Araştırmacı Philip Townshend'e göre bir toplumda, insanlarda en çok beğenilen ve örnek alınan niteliklerden yedisi Mangala Oyunu ile ilgiliymiş... Peki bu nitelikler hangileri?

* Kurnazlık
* Uyanıklık
* Önceden görme
* Esneklik
* Direnme
* Sağgörü
* Bellek

Kültür ve Turizm Bakanlığı Mangala Oyununun, Anadolu kültürünün köklü bir başlığı olduğunu, oyunun genç kuşaklara tanıtılmasının, yaygınlaştırılmasının yararlı olacağını, kültürel ve turistik alanlarda Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlayacağını bildirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Mangala Oyunu’nun okullarımızda oynatılması uygun bulunmuştur. (ki bence günümüzde bu çok önemli) Mangala Oyunu’nun diğer oyunlardan farkı, dağdaki çobandan, 70 yaşında ki bilgine, İstanbul’da sarayda ki Hanım Sultandan, 5 yaşında ki çocuğa kadar her yaştan ve kültürden insanın oynayabilmesidir. (Engelli Dostlarımız da dahil)
                                                                Kaynak: Mangala Oyunu Tarihçesi
Peki oyunun günümüze uyarlanmış hali nasıl?
Oyun iki kişiyle iki farklı şekilde oynanıyor... Amaç aynı... En fazla hazineyi toplamak... Kırmızı bir çantanın içine yerleştirilmiş 6'şardan 12 kuyu ve birerde hazine toplama bölümü var... hazine olarak bonibona benzer kırmızı pullar ve iki adette renkli pul mevcut (renkli pul kale oyununda kullanılıyor) Karşılıklı yapılan strateji ve doğru adımlamalarla rakibinizi altetmeye çalışıyorsunuz :)
Mangala Oyununda engelli vatandaşlarımız unutulmamış bu beni ayrıca çok ama çok mutlu etti... Kuyuların altına görme engellilerin kullandığı braille alfabesi'nden semboller kullanılmış...
Çevrenizde görme engeli bulunan dostlarınız varsa bu oyunu hediye edebilir ve karşılıklı oynayabilirsiniz :)


Sevgiler...








                                                                         

19 Kasım 2016 Cumartesi

PIRASA DOLMASI

Hahayyytttt sonunda bu da oldu benim nazik ellerim muska dolmalarıda sardı :p Şaka bi yana yeni tatlar denemeyi keşfetmeyi seven ben sosyal medyayı karıştırırken gördüm bu tarifi kendimce yaptım bir şeyler... Pırasayı oldum olası sevmişimdir tarifi görünce eşim ne der diye düşünmeden sıvadım kolları (kendisinin damak zevki belli olmuyor) İtiraf ediyorum ilk başta çok zorlandım ne yaptımsa beceremedim muska şeklini vermeyi sonra bir anda kendiliğinden gelişiverdi... Deneyenlerden tam not aldığı için paylaşmakta sakınca görmüyorum siz de gönül rahatlığıyla deneyebilirsiniz efenim :) 


MALZEMELER:

* 4 adet pırasa ( ben mümkün olduğunca orta kalınlıkta olmasını tercih ettim)
(İç Harcı için)
* 150 gr dolmalık kıyma
* 1 su bardağı pirinç (iyice yıkanıp süzülmüş)
* 1 adet orta boy soğan(rondodan geçirilmiş)
* 1 tatlı kaşığı domates, 1 tatlı kaşığı biber salçası
* 1/2 demet maydanoz
* 1/2 demet taze nane (orjinal tarifin dışında kullandım ama çok yakıştı)
* 2 yemek kaşığı z.yağ
* 1 yemek kaşığı s.yağ
* 1 tatlı kaşığı tuz-karabiber
* 1 çay kaşığı pulbiber
(Pişirme aşamasında kullanmak için)
* 1 yemek kaşığı tereyağ

YAPILIŞI:

Öncelikle geniş bir tencereye su koyup kaynamaya bırakıyoruz. Pırasalarımızı ortadan ikiye bölüp üzerine bıçakla derin çizik atıp kaynayan suda 3 dakika haşlıyoruz. Soğuması için kenara aldığımız pırasalarımız beklerken iç harcımızı hazırlıyoruz. Bütün iç harç malzemizi bir kapta birleştirip homojen olana kadar güzelce karıştırıyoruz. 


Soğuyan pırasalarımızın açılan yapraklarını tek tek ayırıp resimde gözüktüğü şekilde sarmaya başlıyoruz. (Bu noktada sabır çok önemliymiş)


Sarılamayacak kadar ince olan pırasalarımızı çöpe atmıyoruz pişirmede kullanacağımız tenceremizin dibine yerleştirip üzerine muska dolmalarımızı sıkı bir şekilde diziyoruz...  1 yemek kaşığı tereyağını parçalar halinde üzerine paylaştırıp pırasalarla aynı hizada olacak kadar su ekleyip önce harlı, kaynamaya başladığı anda kısık ateşte yarım saat - kırk dakika pişmeye bırakıyoruz...

 
Pişen dolmalarımız en az 20 dakika dinlendikten sonra servise hazır hale geliyor... Deneyen ve beğenen herkese şimdiden afiyet bal olsun...




Sevgiler